8 Ekim 2015 Perşembe

MEHMET ALİ BORAN / LET'S TRY THIS AGAIN / HADİ BİR DAHA DENEYELİM

LET'S TRY THIS AGAIN

Sedimentary rocks, species, and social classes (and other institutionalized hierarchies) are all historical constructions, the product of definite structure-generating processes that take as their starting point a heterogenous collection of raw materials (pebbles, genes, roles), homogenise them through a sorting operation, and then consolidate the resulting uniform groupings into a more permanent state. (Manuel De Landa, A Thousand Years of Nonlinear History, 62)

Mehmet Ali BORAN’s solo exhibition in Videoist Mardin “Let’s try this Again" will be opened in 15th October 2015 and will last until the 15th of November.

The works that Mehmet Ali Boran made for Videosit Mardin will be presented to the public first time.

Mexican writer, artists, philosopher, and scientist Manuel De Landa makes a reading of the histories of physical, biological and socio-cultural worlds from the history of coagulation, acceleration and deceleration processes that matter-energy flows are subjected to.

Through the works that Mehmet Ali Boran turns into dialogs between universal values and local experiences, and by using the languages of sculpture, installation, and video arts, he interprets the exiles of  individual and social values, the nomadic states of talent and experience, and the destruction and reconstruction processes of social constructions. In this sense, Mehmet Ali Boran’s exhibition “Let’s try this again” focuses on the social dynamics that are homogenized by elimination and thus reminding us the scientific trajectory of De Landa’s works.


HADİ BİR DAHA DENEYELİM

"Çökelmiş kayalar, türler ve toplumsal sınıflar (ve başka kurumsallaşmış hiyerarşiler), hepside tarihsel inşalardır, farklı özellikleri taşıyan hammadde (taşlar, genler, roller) topluluklarını başlangıç noktaları olarak alan, sonra bir ayıklama operasyonuyla onları aynılaştıran, ardından ortaya çıkan tektip gruplaşmaları daha
kalıcı bir halde pekiştiren, yapı üretimine dönük belli süreçlerin ürünleridir." (Manuel De Landa, Çizgisel Olmayan Tarih)

Mehmet Ali BORAN'ın Videoist Mardin'de yer alacak kişisel sergisi "Hadi Bir Daha Deneyelim" 15 Ekim 2015'de yapılacak açılışla 15 Kasıma kadar açık kalacak. Mehmet Ali Boran'ın Videoist Mardin sergisi için hazırladığı çalışmaları izleyici ile ilk kez karşılaşacak.

Meksikalı yazar, sanatçı, filozof ve bilim yazarı Manuel De Landa, fiziksel, biyolojik, ve sosyal kültürel dünyaların tarihini madde-enerji akışlarının maruz kaldığı katılaşma, hızlanma ve yavaşlama süreçlerinin
tarihi üzerinden okuyor, Mehmet Ali Boran ise  evrensel değerler ile yerel deneyimlerin diyalogları  haline getirdiği yapıtları ile   bireyin  ve toplumsal değerlerin sürgün olma durumuna, yeteneğin ve  birikimin göçebelik hallerine, toplumsal inşaların, yıkım ve yeniden yapım süreçlerini heykel, yerleştirme ve  video sanatının dili ile yorumluyor. Bu anlamda Mehmet Ali Boran'ın " Hadi Bir Daha Deneyelim" sergisi bir
ayıklama operasyonu ile aynılaştırılan toplumsal dinamiklere odaklanarak, De Landa'nın bilimsel izleğini  aklımıza getiriyor.
http://www.birikimdergisi.com/guncel-yazilar/7387/hadi-bir-daha-deneyelim-ya-prometheus-inadi-ya-da-yaprak-duzeni-siyasalar#.VvMLKsaROr5

14 Haziran 2015 Pazar

Yeni Anıt /Başlangıç Anına Hassas Bağlılık

Yeni Anıt'ın ,"Başlangıç Anına Hassas Bağlılık" sergisi bir kariyer öznesi olarak sanatçı ve kurum ilişkisine  odaklanıyor.


 16 Haziran- 30 Ağustos 2015 tarihleri arasında Videoist'in Mardindeki mekanında yer alacak olan sergi,   ünvan, özgünlük, özgürlük, etik, bilgi ve disiplin dejenerasyonunun kaçınılmaz sonuç olduğu bir ortamda, emeğe bağlı iş hayatının kaygıları ve zaferleriyle, akademik ve evrensel bilgiyle yaratılan  kimlik inşalarının zıtlaşmasını vurguluyor.   Coğrafi bir eşiğin  yer aldığı Mardin şehrinde kentin sahipleri ile göçerleri tarihsel bir bellekte ne kadar belirsizleşiyorsa, sanatsal bilginin oluşumundada kavramlar, mekan ve  zaman olgusu okadar muğlak bir zeminde biraraya gelmekte. Sanatçı ile sanat emekçisinin kendini gerçekleştirme aşamasındaki izlediği çizgi. Kapılar ve eşiklerin mekanları birbirine bağlayan geçiş işlevleri gibi kesintili, kırık ve kilit sistemleri ile bezelidir. "Başlangıç Anına Hassas Bağlılık" sergisi bu kilidi zihinsel bağlamda kurguladığı iklimle açmanın yollarını denerken Yeni Anıt'ın 2003 yılında belirdiği tarihten bu güne kişisel izine zamansal bir doğruda tekrar bakıyor.

Sergide yer alan "Eşik", yapıtı ,kurumsal kimliğin bir ölçüm aracı olarak kullanımını ve bu aracın ölçüm sonuçlarının estetik olarak biçimlenmesini öngörür. Bir kapının eşiğinden alınan profil formu, eşiklerin aşılmasında kurumsal kimlikle, evrensel bilgiyi buluşturmayı denemektedir.


"Emanet", işinde Yeni Anıt Kariyer'in oluşumu ile zamanın coğrafyası arasında bağları, mekanik ve evrensel emeğin çoğrafyalardaki değişimi ve ortaya çıkan durumların görünmezliğine odaklanıyor. Kadran'ın fiziksel varlığı ve  gezindiği zemin ve uzamın bölümlenmesi üzerine yapılan ölçüm, yaşamsal olarak emeği metalaştırırken,  kurgusu ile ölçülen bilgiye de etki etmektedir.     





Yanarak  hasar görmüş gazete küpürlerinin manipülasyonu ile oluşturulan "Tanık Türler" işi bir saldırının ve şiddetin bilançosunu bilgi ve belge kültürünün bir çoğrafyanın en önemli belgeleri olarak yaşayan kayıp ve nadide türlerine refere ederek yeniden yansıtıyor. 













"Bir ve Üç Plaka" : Özgürlük Heykelinin bulunduğu yerle aynı yerde olan  Amerikan Ulusal Müzesinde yer alan bir plakaya oyulu olan Emma Lazarus'un Yeni Anıt şiiri, yapıtın kaynak malzemesini oluşturuyor. Orjinal plaka ile  aynı boyutlarda ve malzemesinin bir replikası niteliğindeki çalışma,Şiirin orjinalinin İngilizceden Türkçeye ve oradan tekrar ingilizceye Google translate progranımının kullanımı ile çevrilmesi ve dejenere edilmesinden oluşuyor. Ortaya çıkan çift dilli ve bozuk anlam, tüm dünya karasındaki sürgünlere çağrıda bulunan özgürlük meşalesinin aydınlattığı anakaranın, işaretlerin anlam haritalarıyla coğrafyadan coğrafyaya değişen kimliğini, bu günün dil araçları ile keşfetmeye çalışmakta.  
  

"Özgürlüğün Sesi" işinde Yeni  Anıt kariyer ve bilginin kurumsal   aşındırıcı  ortamından görünen manzaraya odaklanırken ütopyaların distopyalara dönüştüğü bir dünyada görülen manzaranın manyetik açıdanda kör ve beslemesiz, yanlış bir algısal karşılığa denk gelişini görselleştiriyor. 



Sanatçı, eser ve imge arasındaki bağların belirsizleştiği ortamda günümüz sanatının metası olan ve geçici bir kimliğe hapsedilmiş sanatçının dilemması ile esit öneme sahip. Akademik ve sanatsal bir kariyerin öznel nesnesi olarak "Başlangıç Anına Hassas Bağlılık" işi, monte edildiği yerin kendisi ile "eser" kavramı arasında bir ilişki kurarak sanat eseri ve künye arasındaki sınırları muğlaklaştırıyor.

1 Haziran 2015 Pazartesi

Hülya Özdemir / İcat Edilmiş Ayrışma / Invented Dissociation

Mardin'de Katılımcı Sanat Projesi

İcat Edilmiş Ayrışma

Videoist, Hülya Özdemir'in "İcat Edilmiş Ayrışma" isimli katılımcı sanat projesine ev sahipliği yapıyor.

1-5 Haziran 2015 tarihlerinde Videoist'in Mardin'de ki mekanında gerçekleşecek atölye çalışmasında Hülya Özdemir "İcat Edilmiş Ayrışma" başlığı altındaki yapıtını, Mardin'de aldığı ses kayıtlarının eşliğinde yine Mardin'liler tarafından üretilen görsel izleri buluşturacak bir araca dönüştürüyor. Atölye çalışmasının gerçekleşeceği tarihlerde tüm anlatanlar:ev sahipleri, dinleyenler:misafirler, katılımcı olarak etkinliğe davetlidir.      

Hülya Özdemir

Hülya Özdemir kurumsal eleştiri , seçme seçilme, sınıf,  otorite , kimlik, göç, kavramları çerçevesinde kişisel ve öznel imgelerin,  kamusal ve evrensel  boyutların kesişmeleri ile ilgilenmektedir. Hülya Özdemir, 2003 yılında kurulan Videoist video insiyatifinin kurucu üyesidir ve bu güne kadarki organizasyonlarının gerçekleştirilmesinde etkin bir rol üstlenmiştir.

İcat Edilmiş Ayrışma:

Proje; sosyal bir omurganın parçası olarak sanatçının inşası ve sanatın kavramsal boyutlarıyla günlük yaşamın, sıradan insanın ifadesini genişletecek bir buluşma ve dialog ortamı olmasını öngörüyor. Komşuluk, ziyaret, zihinsel katmanlar, kişisel tanıklıklar ve coğrafya ilişkisini açığa çıkarmaya çalışıyor. Zihinsel, toplumsal, cinsiyete dair, statü, etnisite, inanç sistemleri, yaş gibi sınırların ortadan kaldırılmasını öngörüyor.  Mardin'in jeolojik oluşumuna katkıda bulunan tüm katmanlar nasıl coğrafi bir eşiğin oluşumuna sebep oluyorsa, plato ve ova arasında iklimsel dönüşüm kentin zihinsel atmosferinde önce jeolojik sonra toplumsal ve ardından evrensel katmanların oluşmasına sebep oluyor. Tüm bu katmanlar kentin yaşayanları olarak  "hatırlama zanaati" ni zorunlu kılmaktadır.  Bu zanaatin eyleyenleri olarak Mardin'de misafir ve ev sahibi, toplumsal bir eşiğin etkileşen coğrafyaları olarak durmaktadır. 

Bu zihinsel ve deneyimsel iklimin etkileşimi olarak sanatçı, projesini anlatanlar ve dinleyenler olarak Mardinlilere iki bölümde katılımcı bir proje olarak açmaktadır.

Sanatçı, projesinde anlatanlar adı altında hatırlananları sözel olarak  betimleyen kimliklerle, dinleyenler adı altında bu sözel betimlemeleri görsel yansımalara oradanda katmansal izlere dönüştüren kimlikleri buluşturmaktadır. Sanatçı formal olarak anlatıcı ve yorumlayıcı kimliğinden mütevazi bir şekilde çekilerek, Mardin'in işitsel ve görsel izlerine müdahale etmeden etnolojik bir araştırmanın ve zihinsel bir arkeolojinin izlerini sürmekte.    





Proje Videoist'de 1-5 Haziran Tarihleri arasında Saat 12:00 ile 17:00 arasında tüm katılımcılara açık olacaktır.

29 Mart 2015 Pazar

BİRİKMİŞ VİDEOLAR BAHÇESİNDE YAZ

      
16 MART - 16 NİSAN 2015


      Barış Seyitvan, Canan Budak, Fikret Atay, Mehmet Çimen, Remzi Sever'in video çalışmalarının biraraya geldiği serginin ana fikri Barış Acar'ın Sanat Dünyamız , Güz 2007 sayısında yayınlanan “Birikmiş Videolar Bahçesinde Yaz" başlıklı metninden yola çıkarak hazırlandı. 
        
       Barış Seyitvan'nın "Geri Dönüş", Canan Budak'ın "Sanrı", Fikret Atay'ın "Paris Köyü", Mehmet Çimen'nin Alt-Üst , Remzi Sever'in ise "Kestirme ( a2+ b2 = c2 )" isimli beş adet video yerleştirme çalışması serginin birlikteliğini oluşturuyor.
Modern heterotopyalar, benlik, yüzleşme, göç, köy ve kent mitosları gibi kavramlar etrafında dönen çalışmalar videonun yığınsal doğasıyla buluşuyor. Kış mevsiminde yaza referans veren bir sergi yaparken Barış Acar'ın metni bulunduğumuz coğrafyada üretilen videoların farkındalık yaratma etkisi için bir yön bulucu olma niteliğinde. Barış Acar'ın metninden alıntıyla :


            "Birikmiş videolar bahçesi çiçek vermeye devam etti etmesine ama yaz olanca kör ediciliğiyle ruhlarımıza çökmüştü, ütopyalar sona ermişti bir kere, hiç kimse bizi yalnızlığımızdan hareket ettiremezdi."

         










8 Aralık 2014 Pazartesi

ŞEFİK ÖZCAN

 Aynan Olacağım / I’ll be your mirror

15 Aralık 2014  –  20 Ocak 2015
Açılış : 15 Aralık Pazartesi, 16:00



Lacan'ın imge/simge/gerçeklik üçlemesinde, ‘ayna evresi’, imgesel olarak tanımlanan arkaik dönemin kurucu öğesidir ve  'ben'in kendi başlangıç örgütlenmesini gerçekleştirdiği kişisel tarihe karşılık gelir. Buna göre, ayna imgesinde yansıyan sureti tarafından ele geçirilen bir ilksel ‘ben’ söz konusudur ve bedensel varlığını bütünleme çabasıyla, aynadaki yansıya-surete sarılır ve bu travmatik durumdan ontolojik bir estetik operasyon aracılığıyla kurtulmuş olur.  Paranoid bir manevrayla kazanılan bu ‘sahte bütünlük’ süreci, taklite dayalı bir eylem dizgesiyle örülüdür.
‘Aynan Olacağım’ sergisi, esinini,  1965 ‘te Amerika’da kurulan Rock grubu “The Velvet Underground (Kadife Yer altı)”un  “I’ll be Your Mirror” şarkısından alıyor. ‘Ben’ olanın dilsel varlığını parçalama çabasıyla, söz-imge ilişkisine sarılıyor ve diyalojik bir ‘kavramsal operasyon’a dair olmayı amaçlıyor. Sergide yer alan çalışmaların kavramsal içeriğini, farklı bağlamlarda ele alınabilecek olan ‘yansıtma-temsil- kategorileri oluşturuyor. Bu kategoriler psiko-sosyal yaşantılarımıza dair düşünümlemeleri içerecek şekilde ele alınmıştır ve izleyiciyi  katılımcı bir refleks göstermeye davet eder.  Aynı zamanda söz-imge ekseninde, anlamsal ilişkilerin güncel-mitik karakterine değinmeye çalışıyor ve mevcut yaşantılar ve olasılıklar üzerine bir müzakereye davet ediyor. Şarkının sözlerinin dillendirdiği gibi:
Gecenin zihnini okuduğunu düşündüğün zaman,
İçten şaşkın ve insafsız olduğunda,
Sana kör olduğunu göstermeme izin ver
Lütfen ellerini indir
Çünkü seni görüyorum
Aynan olacağım.

..........................

In Lacan’s trilogy of orders which are the Imaginary, the Symbolic, and the Real, “the mirror stage” is the constituent of the archaic notion, and it corresponds to the stage that “ego” forms the initial structure of subjectivity. According to these facts, it is stated that there is a primary “ego” captured by the reflection of its own on the mirror and it unites with this reflection in an effort to integrate its physical being, and this traumatic situation is resolved by an aesthetic operation that is ontological. This stimulated integration process acquired with a paranoid action is formed with an arrangement of practices based on imitation.
This exhibition titled “I’ll be your mirror” is inspired by the rock band “The Velvet Underground” founded in 1965. It is aimed to create a conceptual operation that is dialogical, and it embodies utterance and image in an effort to destroy the linguistic being of “I”. The conceptual content of the works displayed in the exhibition consists of categories as reflection and representation. These categories are conceptualized in the manner of having our reflexions about psycho-social experiences and they invite the target audience to be a part of the exhibition. Additionally, this exhibition aims to refer current- mythic features of semantic correlations in the context of utterance and image, and invites us to a debate about current knowledge and possibilities like in the song;
When you think the night has seen your mind
That inside you're twisted and unkind
Let me stand to show that you are blind
Please put down your hands
Cause I see you