20 Nisan 2016 Çarşamba

Ferhat Özgür 'Bina, Beden, Hayvan'




Videoist Mardin'de ki mekanında, 19 Nisan-30 Mayıs  2016 tarihleri arasında, Ferhat Özgür'ün 'Bina, Beden, Hayvan' isimli sergisine ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyar.
Sergide  Ferhat Özgür'ün 2005-2016 yıllları arası üretmiş olduğu   üç adet video çalışması izleyici ile buluşuyor.   Bina  ve beden ilişkisi üzerinden kurgulanan sergide yer alan   " Biz Ameleyiz" adlı video   bina yapımının isimsiz kahramanları olan,  insan emeğinin dünya üzerindeki en yaygın temsilcileri  inşaat işçilerinin yaşamına bir bakış içeriyor. Sanatçı inşaat işçilerinin yaşam ve çalışma şartlarını, kendi bedensel ve dilsel anlatılarının    dökümanter bir dille göstererek tartışmaya açıyor.
 "Diriliş" adlı çift kanallı işindeyse   Ferhat Özgür, ölüm sonrasının somut bir öğesi olan ve kaybedilen kişiyi veda seremonisine  hazırlayan,  ölü yıkama  eylemine odaklanıyor.  Sanatçı bu eylemi medeniyeti temsil eden modern yapıların yıkım   ritüeliyle ilişkilendiriyor.  Bu göstergesel ilişki Richard Senneth'in Ten ve Taş isimli kitabının temel dayanağı olan kültür ve medeniyet olgularını yapısal bir bağlamda tekrar ele alıyor.
Sergideki   'Türkan Dağdelen: Şevkate Adanmış Bir Yaşam' isimli yapıt,  bir hayvan hakları aktivisti olan Türkan Dağdelen'in bu  konudaki mücadelesi ve fikirleri  hakkında etkileyici ve çarpıcı detaylar içeriyor.  Arşivler , röportaj, Saha incelemeleri ve belgelerle oluşturulan yapıtları ile  Ferhat Özgür " Bina , Beden ve Hayvan" kavramları üçgeninde medeniyetimizin, geldiği noktayı yerel dinamikler ve gerçeklerle buluşturarak modern yaşamın  günlüklerini tutuyor ve insanlık durumumuza ilişkin dokunaklı  bir perspektif ortaya koyuyor.


Adres: Videoist Mardin/ 1. cadde 114c/d Mardin
Videoist Mardin'de ki mekanında, 19 Nisan-30 Mayıs  2016 tarihleri arasınd





23 Mart 2016 Çarşamba

MESKUN MEKAN

Videoist Mardin'de ki mekanında, 3Mart-4Nisan 2016 tarihleri arasında, video enstalasyon, fotoğraf ve heykel çalışmalarıyla ortak bir projede bir araya gelen Aysel Alver ve Emre Aşılıoğlu’nun ‘Meskun Mekan’ isimli sergisine ev sahipliği yapıyor.
Çalışmalarını, yaşadıkları kentin ve bölgenin sosyo-politik süreçleri ve güncel dinamikleri üzerinden gerçekleştiren sanatçılar, ‘meskun mekan’ kavramından yola çıkarak Videoist mekanını bir sergi mekanı olmaktan öte, kendi tarihçesi ve gerçek bağlamıyla, kente ait mimari bir yapı olarak ele almaktadırlar. Bu bağlamda kullanılan mekan, içerisinde barındırdığı yaşantı ve belleğiyle projenin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.
Emre Aşılıoğlu ve Aysel Alver bu sergide yaşadığımız coğrafyada, özellikle son yıllarda artan göç hareketlerini ve tarih boyunca yaşanan savaşlardan dolayı tüm dünyanın tanıklık ettiği yerinden olma durumlarını göz önünde bulunduruyorlar. Öncelikle bir sınır kenti olarak, kendi yaşadıkları kent ve bölge ekseninde giriftleşen sosyal tanımlar ve kültürel ilişkileri  ele alıyorlar.
Projede yer alan video enstalasyon ve fine arts baskı kolaj çalışmaları ile Aşılıoğlu, bireyin savaş durumlarında içinde bulunduğu şiddet ortamı ve yaşadığı tekinsizlik duygusuna vurgu yapmakta ve bu tür bir savaş ortamında bireyin maruz kaldığı psikolojik saldırıların sonucu olarak tüm insani dengelerini yitirdiği bir cinnet anını tasvir etmektedir. Bunun yanısıra Aşılıoğlu, çalışmalarıyla yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan bireyin geride bıraktıkları ile pür bir figür olarak varlık gösterememenin resmini çizmektedir.
 Alver’in heykel çalışmalarında ise göç sonrası, terk edilen  mekanlarda yaşanan tekinsizlik duygusu ve yerinden edilen ‘ev’ kavramı irdelenmektedir. Alver zorunlu olarak boşaltılan yaşam alanlarının insansızlaşması ile bu mekanların, köylerin ve kentlerin birer meskun alan olmaktan çıkarılması ve kültürel, politik süreçlerin kesintiye uğratılmış olmasının yanısıra, ekolojik dengelerin de  bu süreçte  etkilendiğine vurgu yapmaktadır.
 Aşılıoğlu ve Alver, zorunlu göçler sonucu ‘ev’ kavramının yerinden edilmesi, toplumların sahip oldukları tüm sosyal, kültürel ve politik tanımlarının bulanıklaşması  ve bu alanlarda  yaban hayatın başlamasına odaklanarak, ortaya çıkan durumun barındırdığı tekinsizlik kavramına dikkat çekmek istemektedirler.



19 Kasım 2015 Perşembe

SONDAN BİR ÖNCEKİ

Uğur ORHAN'ın Videoist Mardin'de yer alacak kişisel sergisi "Sondan Bir Önceki" 19 Kasım 2015'de yapılacak açılışla 19 Aralık’a kadar açık kalacak.

Sergide Uğur Orhan’ın enstalasyon ve video örnekleri toprak ve yolculuk kavramlarını görünüm ve görünmezlik bağlamında mesafe kavramı ile buluşturuyor.

Bir Hindu metni şöyle der: " Bu tehlikeli bir yoldur, bıçak sırtı gibi”, her zaman aşırı tutkular ve olumsuz koşullar görülmez… İşte orada düşer ve daha sona varmadan, kendi sonunuzu hazırlarsınız. Metnin tanımladığı durum, denilebilir ki; T.S. Eliot' un Çorak Ülke' si gibi, sahici olmayan hayatlar yaşamanın olduğu bir yerde, sabitlenmiş ve kıpırdamayan bir zamanda, ne ruhani hayata ne de sahip olduğumuz olasılıklar içinde sıkışan bizlere, hatta fiziksel cesaretimize dair hiçbir şey uyandırmayan sosyal bir tembellik içinde - tabii bu bizi en insanlık dışı savaşlardan birine sokana dek - kendi amacımızı unutturur.

Her şeyi mümkün kılabilen bir kahraman olmak istediğimiz önceki yere bile varamadan çorak bir dünyada buluruz kendimizi. B. Moyers' in dediği gibi “(…) derinlerde bir yerde duyduğumuz özlemi dile getirecek bir kahramana ihtiyacımız var”. İster sanatçı ve nesnesi, ister izleyicisi olsun, doğal dünyanın gittikçe açığa çıkan atom altı ve mikroskopik düzeyde bilinen ve bilinmeyen gerçeklikleri arasındaki karşıtlıkları her bakımdan fark eden kahramanların varlığına gereksinim vardır. Her şey sondan bir öncekidir, çünkü sözlerin ve imgenin ötesinde, sonuncu ve nihai gerçek, sözlerle anlatılmaz.
http://e-skop.com/skopbulten/ugur-orhanin-mardin-videoistteki-sergisi-uzerine/2747

8 Ekim 2015 Perşembe

MEHMET ALİ BORAN / LET'S TRY THIS AGAIN / HADİ BİR DAHA DENEYELİM

LET'S TRY THIS AGAIN

Sedimentary rocks, species, and social classes (and other institutionalized hierarchies) are all historical constructions, the product of definite structure-generating processes that take as their starting point a heterogenous collection of raw materials (pebbles, genes, roles), homogenise them through a sorting operation, and then consolidate the resulting uniform groupings into a more permanent state. (Manuel De Landa, A Thousand Years of Nonlinear History, 62)

Mehmet Ali BORAN’s solo exhibition in Videoist Mardin “Let’s try this Again" will be opened in 15th October 2015 and will last until the 15th of November.

The works that Mehmet Ali Boran made for Videosit Mardin will be presented to the public first time.

Mexican writer, artists, philosopher, and scientist Manuel De Landa makes a reading of the histories of physical, biological and socio-cultural worlds from the history of coagulation, acceleration and deceleration processes that matter-energy flows are subjected to.

Through the works that Mehmet Ali Boran turns into dialogs between universal values and local experiences, and by using the languages of sculpture, installation, and video arts, he interprets the exiles of  individual and social values, the nomadic states of talent and experience, and the destruction and reconstruction processes of social constructions. In this sense, Mehmet Ali Boran’s exhibition “Let’s try this again” focuses on the social dynamics that are homogenized by elimination and thus reminding us the scientific trajectory of De Landa’s works.


HADİ BİR DAHA DENEYELİM

"Çökelmiş kayalar, türler ve toplumsal sınıflar (ve başka kurumsallaşmış hiyerarşiler), hepside tarihsel inşalardır, farklı özellikleri taşıyan hammadde (taşlar, genler, roller) topluluklarını başlangıç noktaları olarak alan, sonra bir ayıklama operasyonuyla onları aynılaştıran, ardından ortaya çıkan tektip gruplaşmaları daha
kalıcı bir halde pekiştiren, yapı üretimine dönük belli süreçlerin ürünleridir." (Manuel De Landa, Çizgisel Olmayan Tarih)

Mehmet Ali BORAN'ın Videoist Mardin'de yer alacak kişisel sergisi "Hadi Bir Daha Deneyelim" 15 Ekim 2015'de yapılacak açılışla 15 Kasıma kadar açık kalacak. Mehmet Ali Boran'ın Videoist Mardin sergisi için hazırladığı çalışmaları izleyici ile ilk kez karşılaşacak.

Meksikalı yazar, sanatçı, filozof ve bilim yazarı Manuel De Landa, fiziksel, biyolojik, ve sosyal kültürel dünyaların tarihini madde-enerji akışlarının maruz kaldığı katılaşma, hızlanma ve yavaşlama süreçlerinin
tarihi üzerinden okuyor, Mehmet Ali Boran ise  evrensel değerler ile yerel deneyimlerin diyalogları  haline getirdiği yapıtları ile   bireyin  ve toplumsal değerlerin sürgün olma durumuna, yeteneğin ve  birikimin göçebelik hallerine, toplumsal inşaların, yıkım ve yeniden yapım süreçlerini heykel, yerleştirme ve  video sanatının dili ile yorumluyor. Bu anlamda Mehmet Ali Boran'ın " Hadi Bir Daha Deneyelim" sergisi bir
ayıklama operasyonu ile aynılaştırılan toplumsal dinamiklere odaklanarak, De Landa'nın bilimsel izleğini  aklımıza getiriyor.
http://www.birikimdergisi.com/guncel-yazilar/7387/hadi-bir-daha-deneyelim-ya-prometheus-inadi-ya-da-yaprak-duzeni-siyasalar#.VvMLKsaROr5

14 Haziran 2015 Pazar

Yeni Anıt /Başlangıç Anına Hassas Bağlılık

Yeni Anıt'ın ,"Başlangıç Anına Hassas Bağlılık" sergisi bir kariyer öznesi olarak sanatçı ve kurum ilişkisine  odaklanıyor.


 16 Haziran- 30 Ağustos 2015 tarihleri arasında Videoist'in Mardindeki mekanında yer alacak olan sergi,   ünvan, özgünlük, özgürlük, etik, bilgi ve disiplin dejenerasyonunun kaçınılmaz sonuç olduğu bir ortamda, emeğe bağlı iş hayatının kaygıları ve zaferleriyle, akademik ve evrensel bilgiyle yaratılan  kimlik inşalarının zıtlaşmasını vurguluyor.   Coğrafi bir eşiğin  yer aldığı Mardin şehrinde kentin sahipleri ile göçerleri tarihsel bir bellekte ne kadar belirsizleşiyorsa, sanatsal bilginin oluşumundada kavramlar, mekan ve  zaman olgusu okadar muğlak bir zeminde biraraya gelmekte. Sanatçı ile sanat emekçisinin kendini gerçekleştirme aşamasındaki izlediği çizgi. Kapılar ve eşiklerin mekanları birbirine bağlayan geçiş işlevleri gibi kesintili, kırık ve kilit sistemleri ile bezelidir. "Başlangıç Anına Hassas Bağlılık" sergisi bu kilidi zihinsel bağlamda kurguladığı iklimle açmanın yollarını denerken Yeni Anıt'ın 2003 yılında belirdiği tarihten bu güne kişisel izine zamansal bir doğruda tekrar bakıyor.

Sergide yer alan "Eşik", yapıtı ,kurumsal kimliğin bir ölçüm aracı olarak kullanımını ve bu aracın ölçüm sonuçlarının estetik olarak biçimlenmesini öngörür. Bir kapının eşiğinden alınan profil formu, eşiklerin aşılmasında kurumsal kimlikle, evrensel bilgiyi buluşturmayı denemektedir.


"Emanet", işinde Yeni Anıt Kariyer'in oluşumu ile zamanın coğrafyası arasında bağları, mekanik ve evrensel emeğin çoğrafyalardaki değişimi ve ortaya çıkan durumların görünmezliğine odaklanıyor. Kadran'ın fiziksel varlığı ve  gezindiği zemin ve uzamın bölümlenmesi üzerine yapılan ölçüm, yaşamsal olarak emeği metalaştırırken,  kurgusu ile ölçülen bilgiye de etki etmektedir.     





Yanarak  hasar görmüş gazete küpürlerinin manipülasyonu ile oluşturulan "Tanık Türler" işi bir saldırının ve şiddetin bilançosunu bilgi ve belge kültürünün bir çoğrafyanın en önemli belgeleri olarak yaşayan kayıp ve nadide türlerine refere ederek yeniden yansıtıyor. 













"Bir ve Üç Plaka" : Özgürlük Heykelinin bulunduğu yerle aynı yerde olan  Amerikan Ulusal Müzesinde yer alan bir plakaya oyulu olan Emma Lazarus'un Yeni Anıt şiiri, yapıtın kaynak malzemesini oluşturuyor. Orjinal plaka ile  aynı boyutlarda ve malzemesinin bir replikası niteliğindeki çalışma,Şiirin orjinalinin İngilizceden Türkçeye ve oradan tekrar ingilizceye Google translate progranımının kullanımı ile çevrilmesi ve dejenere edilmesinden oluşuyor. Ortaya çıkan çift dilli ve bozuk anlam, tüm dünya karasındaki sürgünlere çağrıda bulunan özgürlük meşalesinin aydınlattığı anakaranın, işaretlerin anlam haritalarıyla coğrafyadan coğrafyaya değişen kimliğini, bu günün dil araçları ile keşfetmeye çalışmakta.  
  

"Özgürlüğün Sesi" işinde Yeni  Anıt kariyer ve bilginin kurumsal   aşındırıcı  ortamından görünen manzaraya odaklanırken ütopyaların distopyalara dönüştüğü bir dünyada görülen manzaranın manyetik açıdanda kör ve beslemesiz, yanlış bir algısal karşılığa denk gelişini görselleştiriyor. 



Sanatçı, eser ve imge arasındaki bağların belirsizleştiği ortamda günümüz sanatının metası olan ve geçici bir kimliğe hapsedilmiş sanatçının dilemması ile esit öneme sahip. Akademik ve sanatsal bir kariyerin öznel nesnesi olarak "Başlangıç Anına Hassas Bağlılık" işi, monte edildiği yerin kendisi ile "eser" kavramı arasında bir ilişki kurarak sanat eseri ve künye arasındaki sınırları muğlaklaştırıyor.