VİDEOİST
TÜTÜN DEPOSU’NDA !
Videoist - Depo işbirliği ile…
Kamunun
İki Gölgesi: Ekran ve Uzam
“Kamunun kitlesel kurulumu
kendinden organize olan video sanatçısının melez ve bir o kadar da özgün
sanatında önem kazanır. Sürdürülebilir üretim olarak tüketimin yerini karşı
kamusallıkların ölçüldüğü ekran ya da gösterim alanları alır. Bir kamusal alan
ölçüm kılavuzu olan video sanatı ve bir insiyatifi ortaya koyan video sanatçısı
malum mirasın varisi ve
karşı
kültürün mahdumu
konumuna
yerleşir.” Videoist
9-13
Haziran 2010’da Tophane’deki Tütün Deposu’nda İstanbul
Merkezli Gezici Video Sanatı İnsiyatifi Videoist’in gösterimleri Kamunun İki Gölgesi: Ekran ve Uzam
başlığı ile gerçekleşecek. Videoist, sanatçıların kamusal alanda üretilmiş ya
da kamusal alanı konu alan videolarına yer verecek.
Gösterime katılan sanatçılar:
Ahmet
Albayrak, Yeni Anıt, Volkan Aslan, Nancy Atakan, Fikret Atay, Zeynep Erpolat,
Başak Kaptan, Gülsün Karamustafa, Evrim Kavcar, Flo Kasearu, Ali İbrahim Öcal,
Suat Öğüt, Hülya Özdemir, Ferhat Özgür, Necmettin Tarkan, Parça Tesirli, Özlem
Uzun, Çağrı Saray.
9
Haziran 2010 Çarşamba günü saat 18:00’deki açılışın
ardından saat 19:00’da yapılacak gösterimle başlayacak olan etkinlikte
10-11-13
Haziran 2010 tarihlerinde saat 12:00, 15:00 ve 18:00’de tekrarlar halinde gösterimler olacak
12
Haziran 2010 tarihinde sadece saat 12:00’de gösterim yapılacaktır.
Ayrıca gösterimlere paralel olarak sunum ve konuşmalar gerçekleşecektir:
10 Haziran 2010 Perşembe günü saat 16:30’da Nancy Atakan, “İnsiyatifler hakkında”,
12 Haziran 2010 Cumartesi günü saat 13.30’da Fırat Arapoğlu “Video’nun Radikal Dili”, saat 16.00’da Atıl Kunst, “Evden ve Sokaktan, Ne Evden Ne Sokaktan”,
13 Haziran 2010 Pazar saat 14:00’te Barış Acar,
“‘Kamusal
Alan’da Rastladım Sana:
‘Kamu’ ve ‘Alan’ Terimlerinin Dekonstrüksiyonu Aracılığıyla
‘Kamusal Alan’a Ulaşma Denemesi” başlıklı
sunum ve konuşmaları yapacaklar.
Etkinlik Adresi:
DEPO/ Tütün Deposu, Lüleci Hendek Caddesi, No. 12,
Koltukçular Çıkmazı No.1, Tophane, İstanbul
Kamunun İki Gölgesi: Ekran ve Uzam
“Otoyol mühendisi ile televizyon yönetmeni “dirençten kurtuluş” denebilecek
bir şey yaratırlar, Mühendis engelsiz, çaba yada dikkat göstermeden hareket
edilecek yollar tasarlar, yönetmen insanların pek fazla rahatsız olmaksızın
herhangi bir şeye bakmalarını sağlamanın yollarını araştırır…Mesela
planlamacılar otoyolların yerini belirlerken , trafiğin akışını çoğunlukla bir
yerleşim bir iş bölgesinden tecrit edecek şekilde yönlendirir. Yada zengin ve
yoksul kesimleri veya farklı etnik bölgeleri ayıracak şekilde yerleşim
alanlarının içinden geçirirler.”[1]
Çağdaş metropollerdeki bu
izolasyon olgusu toplumu farklı gruplara bölerken, insan bedeninin parçalı bir
işlevsel makine olarak algılanmasını, toplumsal sınıflar arasında dokunulmayı,
iletişimi azaltan rasyonel mimari ve şehirciliği, reklam ve kitlesel medyanın
etkileri ile değerler sistemi olarak fiyat listelerini, insanların kültürel çeşitliliğine basınç
uygulayan bir varoluşu ve bütün bu durumları aşmayı zorunlu kılan bir kendini
ifade etme ihtiyacını da beraberinde getiriyor.
Şehrin silüetinde
beliren ifade alanı olgusu
sayesinde estetik ve politik direniş, hegemonik kamusallıkların yerini demokratik karşı kamusallıkların
oluşturduğu köklere bırakır. Bu kökler iletişimin ve direnişin aracısız
bir mekanda meta fetişizminden uzak olarak gerçekleşme umudunun olabileceğini
taşır. İletişimin maddesi olarak kitle
iletişim araçları da uzam’ın tanımı olan “Bir nesnenin uzayda kapladığı
yer” yada Descartes’in deyişi ile “res extensa” ya dahil olarak gerçeğin sanal
bir kurgusu konumunda kamusallığa eklemlenir.
Bu bağlamda halen en etkili kitle iletişim
araçlarından olan tv’den bahsedecek olursak:
“Televizyonla birlikte bilgiye ulaşma kolaylığı, propaganda gibi
alanlarda televizyonun başarısı toplum
bilimcilerin bu alanı yeniden ele almasına, irdelemesine neden oldu. Sonuç:
Televizyon iki yönlü etki yaratmaktaydı: Birincisi, televizyon yeni bir kamusal
alandı ve bu da ekranın önünde olan çoğunluğu ilgilendirmekteydi.” (Bozkurt
2005 :78)
Diğer bir taraftan kitleleri yönlendirme aracı
olan televizyon, reklamlar, haberler ve yayın akışı sisteminin oluşturduğu
altmetnin zihinlerde yarattığı bombardımanla çalışırken , bir makine olarak
rıza veya talep üretiyordu. Bir çeşit tüketici profili sipariş eden sermaye,
tv’nin yarattığı manipülasyonla hem bize ulaşan ve gerçek olarak algıladığımız haberleri
filtreliyor hemde tüketim kültürünü
besliyordu. Tüketim kültürü ise yarattığı meta fetişizmi ile bireyleri hedef değerlere yönlenmiş obsesif komplisif
kişiliklere çeviriyordu.
Bu durum, bizim tarih
olgusundan uzaklaşmamıza ve hatırlama mekanizmamızın zayıflamasına sebep olur. Zamanın ve mekanın parçalanarak sürekli şimdiye
bölünmesi anlamına gelen geçici süreksizlik[2]
durumu bizi gündelik yaşamlarımızı ve yargılarımızı oluşturan tarih olgusundan kopuklaştırma mekanizması ile baş başa bırakır.
Bu yüzden üst üste yığılmış ve birbiri ile izole olmuş gerçekliklerimizi
demokratize olmuş , katmanları açılmış ve yeniden bağıntılanabilir biçime
dönüştürmek önem kazanır. Yaratılan videotextler aracılığı ile kamusallığın
sağladığı kavisler, karşı stratejilerin oluşturduğu katlanmalar ve izole olmuş
bilginin diğer bilgiyle olan temasını sağlayabilir. Video sanatı bu noktada
kendi eleştirel ve demokratik karşı medya tavrı ile beliren teknolojik araç
olarak sokaktaki bir bildirinin izleyici
ile dolaysız kurduğu ilişkiye benzer metasız bir iletişim kurar.
Kamunun
kitlesel kurulumu kendinden organize
olan video sanatçısının melez ve bir o
kadar da özgün sanatında önem kazanır.
Sürdürülebilir üretim olarak tüketimin yerini karşı kamusallıkların ölçüldüğü ekran yada gösterim alanları alır. Bir
kamusal alan ölçüm kılavuzu olan video sanatı ve bir insiyatifi ortaya
koyan video sanatçısı malum mirasın varisi ve karşı kültür’ün mahdumu konumuna
yerleşir.
… benim için melezliğin önemi iki orijinal
andan üçüncünün doğması değildir. Benim için melezlik öteki pozisyonların
doğmasına imkan veren “üçüncü uzam” demektir.( Homi K. Bhabha “The Third
Space. İnterwiev with Homi Bhabha” Jonathan Rutherford(der), İdentity,
Community, Culture Difference içinde
Londra, Lawrence& Wishart ,1990 s,211.)
Videoist,2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder